Übersetzung für 'oraya' von Türkisch nach Deutsch

oraya {adv}

dorthin

---

Oraya nasıl gidilir?

Wie kommt man dahin?

• 23 Ekim 1965'te Saransk'ta öldü ve oraya gömüldü.
• Witcher'ı Toussaint girişinde Regis karşılar, şelale altındaki mağaradan beklenildiğini öğrenir ve oraya gider.
• Üsküdar'da Bandırmalı Tekkesi'ni Ali Paşa yaptırarak oraya cami vakfından vazife tâyin etmiştir.
• Köyün ismi, oraya ilk yerleşen ailelerin atası olan 'Canavar' lakaplı şahıstan geldiği rivayet edilir.
• Tek bir bölümde çıkmıştır. Sünger Bob ve Patrick, uçaklarını denemek için oraya gitmişlerdir. Ama kovulmuşlardır.

• Fransızlar bölgeye pek çok bilim adamı ve arkeolog getirerek, Kahire'de Mısır Enstitüsü'nü kurup, taşı oraya gönderdiler.
• Ernst Seifert 1898 yılında oraya bir enstrüman koydu. Andreas Dilthey onun iç kısımlarında çalıştı.
• Pierre Chang (veya Marvin Candle), "Ok" istasyonunun tanıtım videosunu çekerken "Orkide" istasyonunda patlak veren bir olay hakkında bir uyarı alır ve derhal oraya gider.
• Kangurular Australya kıtalarında Yaşar ve oraya aittir.
• Etrafa en yakın olan Dickey/ Bodine ikilisi olduğundan oraya gelirler ve kanıt olmadığından (tabi şikayette) geri dönerler.

• Lumos: Asadan ışık çıkarma büyüsü. Bu büyü gizli yerleri ortaya çıkararak oraya geçiş sağlar.
• Kaza anından iki dakika sonra itfaiye ekipleri oraya vardı.
• Evlerine gönderilen davet zarfını gören babası Terri'nin oraya gittiğini anlar ve tam yarışma günü oraya gider.
• Konya'da vefat etmiş ve oraya defnedilmiştir.
• Dağların arasında gizlenmiş bir ova bulan bu Türkler, oraya yerleşir ve çoğalır.

• Kısacası Osmanlı devrinde Darüşşafakalılar, sivil bürokrasi neye gereksinim duyduysa oraya yönlendirilmiş ve nitelikli kadrolarda istihdam edilmişlerdir.
• Müttefik hava güçlerinin kampı ve esirleri oraya ulaştıran demiryollarını bombalaması gerekmez miydi sorusu hâlâ tartışılmaktadır.
• İzcilik 1907 yılında İngiltere'de oraya çıktıktan sonra tüm dünyaya yayıldı.
• Ondan sonra, babanı kendisine davet etmek için güverteye gelmiş olan bir Polonyalı tabibin evine gittik; oraya eşyalarımızı bıraktık.