1 Übersetzung
Neue Wörterbuch-Abfrage: Einfach jetzt tippen!
Anwendungsbeispiele Türkisch
weitere Beispiele ...
- Ağzı iyi laf yapar, konuşarak her durumdan kurtulabileceğine inanır.
- Siyasi protestolarla birlikte gelişen yurtseverlik duygusu, Kruşçev'in eski dönemlerde yaşanan tüm "kötü şeylerin" Stalin'e atfetmesi ve imalı olarak Gürcü ulusuna laf dokundurması Gürcüler'in ulusal gururuna dokundu.
- Sonrasında Zişan ve ailesi, Zein yüzünden Aaliya'ya iftira atınca, Aaliya'nın dayısı ve aynı zamanda Zain'in babası Usman (Osman) Bey, laf söz olmaması için Zein ile Aaliya'yı evlendirmiştir.
- Babası öldükten sonra iyice içine kapanmış, insanlarla iletişim kurmaktan ve yakınlaşmaktan çekinen, kendisine laf atılmadığı sürece kimseyle konuşmayan, sadece işine gidip gelen bir genç olmuştur.
- İnsanlar hayallerine laf söylemeyerek onu kandırırlar, ama bu onun giderek hayalleri içine batmasına neden olur" demiş ve bu kısır döngü sebebiyle 'Chūnibyō tanımına "50 yaş sonrası Chūnibyō" diye bir alt başlık eklemek istiyorum' diye eklemiştir.
- Shaw'un popülerliği arttıkça oyunları laf kalabalıklarıyla dolmaya başladı.
- Sokrates’in diyalektik yöntemiyle sofistlerin o dönemki tartışma şekli olan karşıdakini ne şekilde olursa olsun alt etmeye dayalı, çelişkiler ve laf karmaşaları yaratıp karşı tarafı susturmayı amaçlayan reddiye türünün bir kapışması gibidir.
- Direkt niteleme alışkanlığı bazen geleneksel düşünürlere göre boş laf gibi gelirdi.
- Demirel, halkın tepesine bomba atılacağı bir ülkede "Cumhurbaşkanı Çankaya'da sığınak buldu" diye laf çıkmasının kendisini o güne kadar sığınağa girmemeye yönelttiğini belirtti.
- Emeviler lehinde hiçbir laf edilmesini de yasaklamıştı.
- Fotografik hafızaya sahip olması, çok şey bilmesini sağlamış ancak sosyal olarak neredeyse hiçbir şey bilmeyen Sheldon laf sokmaları, dalga geçmeleri ve kelime oyunlarını nadiren anlar, bu da iletişim kurmasını hayli zorlaştırır.
- Erken şartlı tahliye karşılığında Valentin'in ağzından laf almakla görevlendirilmiştir.
- Fakat özellikle zenginler (başta "Paris Jockey Kulübü" üyeleri) ve Avusturya'nın dışişleri politikalarından hoşlanmayanlardan oluşan bir grup bu esere protesto mahiyetinde acayip zamanlarda alkışlamalar, ıslıklar ve laf atmalarla protesto yapmış ve eser üçüncü performansından sonra sahneden kaldırılmıştır.
- İçedönükler laf kalabalığı, enerji ve dışadönüklerin eylem seviyesinden uzaktırlar.
- Organizasyona laf edenleri yaşatmaz. Animenin sonunda hapse atılır.
- "Atmak:" Birbirine laf atmak manası. 2. "Aytışmak:" Karşılıklı konuşmak, deyişmek (Ayıtmak/Aytmak: Konuşmak).
- şeklinde laf atmalarına maruz kalan Marie Antoinette, ertesi günü yatakta ağlayarak geçirdi.
- Görüşülen kişi taraflı olabilir, yalan söyleyebilir, gerçeği gizleyebilir, soru sormaya fırsat vermemecesine kesintisiz boş laf üretebilir.
- Donald Trump'ı "belirli bir ürünü satmak için laf kalabalığı saçan bir dolandırıcı" olarak nitelendirdi.
- Saemon&Giyobu vs Yashamaru:Saemon ve Giyobu Gennosuke'yi almak üzere İga'ya doğru giderken Yashamaru ile karşılaşırlar.Ağzından laf aldıktan sonra da onu öldürürler.
© dict.cc Turkish-German dictionary 2023
Enthält Übersetzungen von der TU Chemnitz sowie aus Mr Honey's Business Dictionary (nur Englisch/Deutsch).
Links auf das Wörterbuch oder auch auf einzelne Übersetzungen sind immer herzlich willkommen!